|
Bülten ve Yayınlarımız
|
DURUM
Yeni mezunların umutsuzluk sınırına gelip dayandığı şu günlerde iyisini kötüsünü tartışmayıp, herkesin iyi kötü bir iş bulmaya çalıştığını biliyoruz. Durum Boğaziçi Üniversitesi Mezunlarının "İş ararım, iş" oyunundaki karikatürize ettikleri kadar vahim. Tüm insan kaynakları yöneticilerine bu oyunu izlemelerini öneriyorum. Büyütüp küçülten aynalara bakma cesaretleri varsa…
Bundan bir yıl önce ise firmalarda, en iyileri firmaya çekmek, mezunlarda görüşmeye gidip şirketin sosyal olanaklarını sorgulamak, her şeye burun kıvırmak, "seçici" davranmak vardı. Daha öncesinde ise mezunlar derneklerinin çabaları ile okul klanları oluşturma eğilimi geçerliydi.
Yeni mezunlar hayalkırıklığı içinde. Çünkü başvurdukları yere, kendileri ile beraber binlerce kişi başvurduğu için artık ne yapsalar yetmiyor. İş piyasası dar. İnsan kaynakları yöneticileri de başvuran pek çok iyi adayın arasından en iyisini seçmekten çok, eleyecek bir şeyler bulmakla uğraşıyorlar. Teknik özelliklere, deneyime, isteğe, ilgiye baktıktan sonra, oyuncu beğenmeyen çılgın yönetmenler gibi, "olmuyor, olmuyor, bu da değil aradığım, başka türlü bir şey benim istediğim, ne ağaca benzer, ne de buluta, burası değil benim gideceğim memleket, denizi başka deniz havası başka hava…" tarzında, negatiflikte abartmalar yaşıyorlar. Oysa çok iyi nitelikleri olan pek çok yeni mezun var. Sonra elenenler düşünsün, niye elendim diye. Bir nedeni yok, birilerinin elenmesi gerekiyor, çünkü yer yok.
Diğer yandan müdür şef ya da kıdemli durumdaki, gerçekten çok çalışarak bulundukları yerlere değer katmış kişilerle görüştüğümüzde, yeni mezunlarda kendilerindeki gayreti görmediklerini öğreniyoruz. İşe yüklenen anlam yeni jenerasyonda daha farklı.. İş, iş olarak algılanıyor. Para getiren, saatinizi ve emeğinizi kiraladığınız bir alan, boş zamanlarınızı özgürce değerlendirebilmeniz için size finansal özgürlük, toplumsal yaşam ve aile içinde huzur verecek bir aidiyet, bir belirlilik. Bir kişisel gelişim alanı değil. Kişisel gelişim için STK'lar (sivil toplum kuruluşları) var, dans var, müzik var, gezgin olmak var. Yeni jenerasyon haksız değil. Belki bizler iş yaşamını fazla yücelttik. Kaldı ki firmalardaki eğitim programlarının içinde artık tiyatro var, müzik var, doğa yürüyüşleri, açık havada yapılan oyunlar var. Eğitimlerde, sınıf eğitimi yerine motivasyon ve enerji veren oyunlar önplanda. Dolayısıyla yeni jenerasyon sorumluluk aldığında bizimkiler gibi "heyecan" duymuyor. "Cool" takılıyor.
Şu an tünelin ucunda belirgin bir ışık görünmese de, orada olduğunu biliyoruz. Bazen bilmek için görmek gerekmez, buna "inanç" denir. Ancak bu inancı çalışarak görünür hale getirdiğimizde bu "gerçek"leşir.Yurtiçinde ve yurtdışında fırsatlar çıkabileceğini düşünerek hazırlıklı olmakta yarar var. Hem dil bilgisi, hem kendi kültürünü güçlendirmek, hem de çokkültürlü, evrensel, barışçı bir insanlık fikri geliştirmekle… Hayat devam ediyor.
Dr. Meltem Yaman
meltemyaman@objektifnet.com
|
Meltem Yaman'ın benzer
yazılarından oluşan kitabı:
İnsan
Kaynakları: Kişi ve Kurumlara Öneriler
İnsan Kaynakları yönetimi ülkemizde gelişmekte olan bir disiplin.
İş yaşamımızın gelişmesine koşut, yeniyeni oluşmakta. Bu disiplinin
genç uzmanları, işe almadan emeklilik planlarına dek uzanan çok
kapsamlı bir sürecin işleyiş kurallarını oluşturmaktalar. Bu zorlu
işi becermeye çalışırken, kişi-kurum, kişi-çevre, kurum-çevre ilişkilerini
de kapsayan programlarla toplumsal sorumluluk, fiziksel ve ruhsal
sağlık, çalışma koşulları, işyeri demokrasisinin oluşturulması gibi
birçok gelişmeyi gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar. Meltem, bir iş profesyoneli
olarak bunlarında ötesinde bir şey yapıyor. Tüm bu konudaki düşüncelerini
bir disiplin ve özenle her hafta, iş profesyonellerine yönelik bir
yayında, BThaber’de yazıyor. Yazmanın anlatmanın çok ötesinde güçlüklerle
dolu olduğunu çok iyi biliyorum. Tekrara düşmeden iş yaşamının sorunlarını
irdelemek ve tartışmak, başarının ince yolunu betimlemek ve okurlarla
iletişimi canlı tutabilmek…
Daha
Ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız:.
|
|
|
|
|